26. Bölüm
Dakikalar
boyunca susmadan beni kovmaya çalıştı, en son uzun bir sessizlik olduğunda
arkama dönüp ona baktım. Hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Biraz telaşlanıp
yanına yaklaştım, gözleri kapalıydı. Elimi alnına koydum,
“Sylwia…
Buz gibisin.”
Elimi
koluna ve boynuna değdirdim,
“Üşüyor
musun?”
Uykulu
sesi ile konuştu,
“Benimle
uğraşmayı kes, git yat uyu ya da kalk evine git.”
Yatağın
hala köşesinde duruyordu, yanında olmamı istiyorsa neden beni her fırsatta
kovuyor ki?
Çarşafı
kaldırıp yanına yattığımda gözlerini açtı,
“Ne
yapıyorsun!”
İyice
yaklaşıp sırtına sarıldım fakat bundan hiç hoşnut gözükmüyordu,
“Bırak
beni! Güvenliği çağırırım!”
“Seni
ısıtacağım.”
“Deli
misin sen!”
Elim
ile ağzını kapatarak kulağına doğru yaklaştım,
“Bunu
istemiyor muydun zaten?”
Çırpınmaya
devam etti,
“Sen
çok iğrenç düşünceli bir insansın!”
Gözlerimi
açtığımda Sylwia’yı o halde gördüm ve hemen yataktan kalktım, endişe ile ona
bakarken kapıdan beri bana bakıp sırıtan Maske’yi gördüm.
“Sylwia…
Açıklayabilirim…”
Öfke
ile gözlerime baktı,
“Bana
bir daha yaklaşma!”
…
Yaklaşık
yirmi dakika sonra gördüğüm kâbus nedeni ile aniden uyandım ve etrafıma baktım,
sanki her yer bembeyaz idi. Derin bir nefes aldığımda Sylwia’nın beni
izlediğini gördüm. Çok utanmıştım, onu nasıl bir derde sokmuştum da uyumak bile
istemiyordu.
…
Sabah
olduğunu içeriye giren hemşire ile anladım, hemen ayağa kalktığımda hemşire
parmağı ile yeri gösterdi,
“Bayım
yere bir şey düşürdünüz.”
Şaşkınlıkla
yere baktım, beyaz bezden yapılmış bir maskeydi. Teşekkür ederim diyip maskeyi
yerden aldım ve cebime attım,
“Hastamız
bugün kendini nasıl hissediyor.”
Sylwia
asık suratı ile hemşireye baktı,
“Harika.”
Hemşire
bana baktı ve eli ile işaret etti,
“Evet
görebiliyorum, eşyaları toplayabilirsiniz.”
“Sylwia
yürüyebilecek mi?”
“Evet
tabii, fakat birkaç gün boyunca yardıma ihtiyacı var. Kendini zorlamasa daha
iyi olacak.”
Hemşire
dışarı çıktığında Sylwia üstündeki çarşafı kenara çekip kalkmaya çalıştı, bir
yandan da sanki kendisi kalkmış da bekliyor gibi beni acele ettirmeye
çalışıyordu,
“Hadi
çıkalım buradan artık.”
Kolundan
tutarak ona yardım ettim,
“Bu
sefer gerçekten aramazsan bizde kalacaksın.”
Dik,
dik bana baktı,
“Kalacak
bir yerim var zaten onu orada ararım yanıma gelir.”
Yine
gözlerini kaçırarak konuşuyordu, bu ona inanmamı çok zor kılıyordu.
İkinci
adımını attıktan sonra hafifçe ayağı sendeledi, tuttuğum kolunu refleks ile
sıktığımda bu kendimi anlık olarak kötü hissetmemi sağladı ve utanç içerisinde
kolunu bırakıp geri çekildim. Ağırlığının çoğunu bana verdiği için onu bırakmam
ile az olan dengesi bozuldu ve düşmemek için etrafa tutundu, ardından arkasına
dönüp, neden? Der gibi bana bakıp kapıyı açtı.
Yürüyüp
benden uzaklaşan Sylwia’ya baktım, bu his de ne böyle? Şimdi de birinden utanç
mı duyuyorum? Çantasını alıp kolundan tuttum fakat o istekli durmuyordu,
çantasını elimden geri alıp bana bakmadan konuştu,
“Taksiye
kadar eşlik etsen yeter ondan sonrasını ben hallederim, hatta oraya kadar bile
gelmesen olur.”
maske işi biliyor
YanıtlaSil