27. Bölüm
…
James,
Sylwia’nın kendisinden nefret ettiğini tüm bedeninde hissediyordu, Sylwia
gitmesine rağmen James bir süre daha hastanede kaldı. Yürümek istemiyordu, biri
ile konuşmak ya da görmek. Sadece onunla kaldığı o odada birkaç dakika daha
geçirmek istiyordu.
Sylwia
otel odasına vardığında, personellerden biri onu odasını boşaltıyordu,
“Hey!
Sen ne yapıyorsun Volkan!”
“Üzgünüm
Sylwia, sana sahip çıkacağımı söylemiştim fakat… Patron daha fazlasına müsaade
etmiyor. Yaşın daha çok küçük ve biz bunu normal göremeyiz, bak ben görürüm ama
millet görmüyor. Üzgünüm, ödediğin para sana teslim edilecek.”
Sylwia
başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordu, öfke ile bağırdı,
“Siz
iğrenç insanlarsınız!”
Tüm
eşyalarını alan Sylwia kalacak bir yer aramaya koyuldu fakat akşama kadar arasa
da bulduğu tüm oteller çok pahalı, ucuz olanlarda da boş yer yoktu.
…
Evde
yatağımda uzanıyordum, kulağımın gıdıklanması ile başımı kaldırıp yastığa
baktığımda uzun siyah bir tel saç gördüm, elime saçı alıp seyretmeye başladım.
Birkaç
saatin ardından kapımın açılması ile uyandım fakat gözlerimi açamayacak kadar
halsiz hissediyordum. Kapımın kapanma sesinin ardından bana yaklaşan ayak
sesleri geliyordu. Sanki biri tam dibimde bekleyip bana bakıyormuş gibi.
Gözlerimi
hafifçe araladığımda Sylwia’nın yanıma yatıp bana sarıldığını gördüm, kanım
donmuştu. Başını kalbime dayadı ve iyice içeriye gömüldü, bunu yapması beni
daha da tedirgin etmişti çünkü kalp atışlarımın ne kadar hızlandığını
hissedebilecekti. Bakışlarımı tavana yönlendirip nefesimi düzeltmeye
çalışıyordum ki bana baktığını fark ettim. Utanç ile sordum,
“Bacağın
nasıl?”
Başını
aşağı indirerek mırıldandı,
“İyi”
Titreyen
sesinin ardından yutkunmaya başladı, sanki ağlamak istiyor ama çekiniyor
gibiydi.
Bakışlarımı
tavandan ayırıp Sylwia’ya baktım, yüzünü göremiyordum sadece kafasının üst
kısmını, elimdeki saç telini başına yaklaştırdığımda hafifçe gülümsedim.
“Arkadaşın
gelmedi mi yoksa?”
Titreyen
sesi her bir kelimede daha da zorlanıyordu,
“Benim
arkadaşım falan yok. Bu zamana kadar sadece bir tane vardı o da eşyalarımı
toplayı elime verdi! Ben… Artık olmasını da istemiyorum insanlar çok ön
yargılı… Ben onların ön yargısıyla baş edemem.”
Ona
sıkıca sarılıp güldüm,
“Arkadaşın
olabilirim!”
Yattığım
yerden doğrulup oturur pozisyona geçtim ve gülerek gözlerine baktım,
“Ben
ön yargılı değilim!”
Gözyaşları
ile gülümsedi ve sıkıca sarıldı, ağlamasını durdurmaya çalışmıyordu bile.
Kendisini salmıştı.
“Senin
adın ne?”
Güldüm
ve sıkıca sarıldım,
“Ji-”
İsmimi
söylerken bedenimi hafif bir titreme almıştı, sanki etraftaki her şey dönüyor
gibiydi. Maske’nin varlığını hissedebiliyordum. Sarıldıkça Sylwia’ya daha sıkı
sarılıyor, tırnaklarımı sırtına geçiriyordum. Gözümün ağrıması ile renginin
değiştiğini ve gözaltlarımın morardığını anlayabiliyordum. Kahkaha atarak
konuştum,
“Ben
Maske!”
Yüzümün
terlemesi ile saçlarım ıslanıp gözlerimi kapatmıştı, acı bir gülüş ile ona dik,
dik bakıyordum. Tek elimle saçlarımı geriye atıp gri gözüm ile ona baktım.
Maske ne yapıyorsun aşkım bırak sevişsinler
YanıtlaSil