8. Bölüm
Uzun
süre sessizlik olduktan sonra çocuk ayağa kalkıp bağırdı,
“Bana
ne yaparsan yap! Kızı bırak gitsin!”
Ayağa kalkan çocuğu tuttuğum gibi kendime
çektim.
“Cesaret
ölümün olacak.”
…
Kız
sırtıma almış koşarken, o olayların şoku ile baygın durumdaydı. Uzakta bir
binaya tırmanıp onu yere bıraktım. Maske’nin etkisinin azaldığını yavaş, yavaş
hissedebiliyordum. Neden onun yaşamasına izin verdi ki?
Gözlerini
açan kız tedirgince etrafa baktı, korkudan tek kelime daha edemiyordu.
Cebindeki telefonu elimde gördüğünde koşarak elimden alıp yüzüme ışık tuttu.
“Sen…
Sen o çocuksun!”
Şaşkın
bakışlarımı kızın yüzüne diktim,
“Kimim?”
“Bana
çarpan çocuk! Beni mi takip ediyordun!”
Dediklerine
anlam veremiyordum,
“Hayır…
Seni takip etmiyordum…”
Yerde
bulduğu taşı eline alıp beni tehdit etmeye başladı,
“Bırak
beni!”
Ellerim
ile yüzümü kapatıp derin bir nefes aldım, usanmıştım artık bu durumdan.
“Bırak
beni dedim! Ne istiyorsun benden!”
“Özür
dilerim.”
Elindeki
taşı daha da sert kavrayıp öfke dolu gözlerini bana dikti,
“Neyin
özrünü diliyorsun be!”
Arkamı
dönüp çantamın içinden içki şişesi çıkarttım ve kıza doğru ilerledim.
“Yaklaşma
bana!”
“Çok
kısa sürecek…”
Elindeki
taşı havaya kaldıracaktı ki içki şişesini kafasında patlatıp düşen bedenini
havada iken tuttum.
“Affet
beni.”
…
Gece
karanlığında onu kucağımda taşıyarak kaldığım eve getirdim ve kapıyı kilitleyip
yatağa yatırdım.
“Seninle
ne gibi bir planı var…”
Üstümü
değiştirip karşısındaki koltuğa uzandım. Tek yapabileceğim şey beklemek ve
sabah olduğunda yapacağım şeyleri planlamaktı.
Yorumlar
Yorum Gönder