Nepenthe Bölüm 4

 4. Bölüm

 

 Gözlerimi açtığımda kendimi kullanılmayan bir binanın içerisinde buldum. Yattığım yerden bacağım ve karnımım yokladım, çoktan iyileşmişler bile. Tuttuğum tişörte daha dikkatli baktığımda dün öldürdüğüm çocuğun olduğunu gördüm. O gece yaptığım her şey bir, bir gözümün önünden geçiyordu. Neden yaptığımı biliyorum, fakat bu geçerli bir sebep mi? Yoksa bahanelerin arkasına mı saklanıyorum?

Ayağa kalktığımda karnımın gurultusunu duydum, kendime yiyecek bir şeyler alıp daha sonra da dış görünüşümü değiştirmeliydim. Çantayı sırtıma yükleyip içinde olduğum binadan çıktım.

Yemeğimi yedikten sonra kuaföre gittim ve saçlarımı kesip düzgün bir şekle soktum, aynaya baktığımda gülmeye başladım, tıpkı eski zamanlardaki gibi gözüküyordum. Bunu gören kuaför makası bırakıp sırıttı,

“Buralarda benden güzel kesen yoktur oğlum, gelecek sefer de bana gel.”

Gülmemi kesip ayağa kalktım,

“Gelirim.”

Kuaförden çıktıktan sonra elimi çantaya daldırdım ve bir saat gördüm, o kadar zengin biri taktığına göre pahalı bir şey olacağını düşünüp saatçiye doğru yola koyuldum.

Tüm sokakları gezerek en gösterişli saatçiyi aradım ve bir tane bulmuştum bile. İçeri girdiğimde biraz stres oluştum çünkü yeterince iyi Türkçe konuşamıyordum,

“Buyur oğlum.”

“Merhaba, ben bu saati satacaktım size.”

Adam gülerek yanıt verdi,

“Nerelisin sen böyle?”

“Fransa, eskiden çok gelirdim Türkiye’ye.”

“Ohoo, otur hele şöyle sana bir çay vereyim. Benim bir kız var on sekiz yaşında. O da çok istiyor Fransa’ya gitmek. Başımızı ağrıtıyor sürekli Fransa da Fransa.”

Gösterdiği yere oturdum ve utanarak gülümsedim,

“Fransa güzeldir.”

“Güzeldir oğlum güzeldir de bizim hanım hiç sevmez öyle gâvur memleketlerini.”

“Gâvur?”

“Ha… şey işte daha oğlum. Siz varsınız ya… Hani. Gâvursunuz ya anladın sen beni”

Gülerek adama saati gösterdim, adamın tepkisi görülmeye değerdi, şaşırmış ve biraz da korkmuş bir ifade ile yüzüme baktı.

"Alman saati bu, çok pahalıdır. Aynısı bende vardı, çok eskiden birine satmıştım yeniden bana geleceğini hiç tahmin etmezdim, fakat mutluyum da bu tür saatler eskiyince değeri de artar"

Adam bana saati anlatırken dışarıdan gelen yüksek sesler ile ayağa kalkıp hemen dışarıya çıktı, şaşkınca ben de peşinden gittim.

Adamın morali bir anda bozuldu ve karşıdaki kızı gösterdi,

“Şu bağıran kız, çok üzülüyorum ona. Bir süredir o otelde tek kalıyor, yaşı da küçük.”

Elindeki çaydan bir yudum alıp konuşmaya devam etti,

“Sürekli otel sahibi ile tartışır, sürekli bir bağrışma olur. Adam kızı çıkartmak istiyor fakat kız hep daha fazla kalmak istiyor. Gidecek yeri yok belli ki.”

Saatçinin masasından saatimi geri alıp adama gülümsedim,

“Kızına iyi bak.”

Şaşkınca bana bakarken dışarı çıkıp kıza doğru yaklaştım. Kızın durumunu anlamamın imkânı yok fakat küçük yaşta ben de kimsesiz kalmıştım. Onu bu durumdan kurtarmak belki kendimi işlediğim suçların psikolojisinden uzaklaştırırdı.

Yolda yürür gibi ilerleyip kıza çarptım ve elindeki çantanın düşmesi ile tüm eşyaların çevreye yayılmasını sağladım, zaten sinirli olan kız daha da fazla delirmişti, bir sen eksiktin diyerek yerdeki eşyalarını topluyordu.

Özür dileyerek eğildim ve etraftaki eşyaları çantasına koyarken elimdeki saati de çantaya attım. Kızın kızgın bakışları ile apar topar kalkıp yoluma devam ettiğim sırada arkamdan sağ ol diye seslendi. Tek elimi yukarı kaldırıp üzgünüm dedim ve yürümeye devam ettim.

Adamın, çabuk eşyalarını topla diye bağırması ile kız yukarı çıktığında ben de bir binanın arkasına saklandım. Neler olacağını merak ediyordum.

Yaklaşık on beş dakika sonra kız apar topar dışarı çıkıp etrafta anlamsızca koşuşturdu, çevredeki dükkânlara girip beni soruyordu. Çok geçmeden vazgeçip otele doğru ilerledi, fakat müdürün ona bakışları tıpkı girme der gibiydi. Kız bir süre duraksayıp elindeki saate baktı. Daha sonra tedirgin bir halde saatçiye girdi. Saçma bir şekilde mutlu olmuştum, bir anda tüm bedenime enerji gelmiş gibi hissediyordum. Birkaç dakika sonra kız elinde yüklü bir para otele girdi, ardından saatçi adam dükkânından çıkıp etrafa bakındı, o sıra ben de saklandığım yerden çıkıp adama baktım. Beni görüp gülümsedi ve elini salladı.

O sıra yanımda babamı gördüm, korku dolu bakışlarla ona baktım. Araba sürüyordu ve ben de arabanın içerisindeydim.

“Heyecanlı mısın James?”

 

Yorumlar

Site Tanıtım Videosu

Nepenthe

Nepenthe

Maske