30. Bölüm
Polis
sorgulayıcı gözler ile Sylwia’ya baktı,
“Yangın
mı oldu?”
Sylwia
şaşkındı, ne diyeceğini bilmez şekilde merdivenlere doğru baktı,
“Kontrolden
çıkmış bir ateş değildi fakat odaya zarar verdi.”
Uzun
bir bakışmanın ardından polisler dış kapıya doğru ilerlediler,
“Bu
tür asılsız çağrılara göz yumarız fakat, haberiniz vardır şehrimizde bir katil
var ve çok tehlikeli.”
“Evet…
Biliyorum.”
“Kapınızın
parası ödenecektir, iyi günler.”
Polislerin
çıkması ile koşarak üst kata çıkıp yanan odayı aradı, fakat her oda sağlam
duruyordu. Ne olduğunu anlamadan aşağıya indi, yaklaşık bir saat sonra endişe
ile yaşlı adam ve hizmetlileri eve girdiler.
“Kızım
ne oldu? Oğlum nerede? Yoksa onu aldılar mı?”
Sylwia
şaşkınca yaşlı adama baktı,
“Neden
oğlunuzu polisler götürsün ki?”
Yaşlı
gözleri ile Sylwia’ya sarıldı,
“Daha
önce de yaşandı bu.”
“Hayır…
O iyi sadece dışarı çıktı, gelir birazdan.”
Hizmetlilerden
biri yaşlı adamı yatağına götürürken camdan tıkırtı sesleri geliyordu.
…
Beni
duyması için tırnağım ile cama tıklamaya devam ettim, sonunda arkasına doğru
dönüp bana baktı, telaşlı ve şaşkın gözüküyordu. Camı açıp başını uzattı,
“Bana
açıklama yapmak zorundasın!”
“Biliyorum,
biliyorum… Dışarı gel.”
Bunu
dememi beklediği çok belliydi, koşarak kapıya ilerledi ve yanıma geldi.
“Polisler
seni mi arıyor?”
“Her
şeyi anlatacağım söz veriyorum. Fakat burada olmaz, daha sessiz bir yere
gidelim.”
Elini
yüzüme uzatıp maskemi aşağıya indirdi,
“Parka
gidelim.”
…
Yol
boyunca tek kelime edemedim, ellerim cebimde başım eğik bir şekilde yürüdüm. O
da sessizdi, konuşmaya korkuyor ya da bir şeyler öğrenmek istemiyor gibiydi.
Karşıdaki
bankı göstererek Sylwia’ya baktım,
“Oraya
geçelim mi?”
“Olur
geçelim.”
Oturduğumuzda
gözlerimin içine baktı,
“Anlatır
mısın artık.”
Derin
bir nefes alıp ayakkabılarına odaklandım, gözlerine bakarsam asla konuşamazdım.
Korkardım.
“Sana
olanları uzun, uzun anlatabilirim fakat bunu yapmayacağım. Aslında anlatmaktan
korkuyorum, bunun doğru olmadığını biliyorum. Ne olduğumu bilen hiç kimse
yaşamıyor.”
“Ne
olduğunu mu? Nesin?”
Dişlerimi
sıkıp ona baktım,
“İkhar.”
Şaşkınca
bana baktı,
“O
da ne?”
Yorumlar
Yorum Gönder