Nepenthe Bölüm 5

 5. Bölüm

 

Başımı cama doğru döndürüp dışarı baktım, Maske arabanın üstüne çıkmış ve başını cama doğru sarkıtır halde bana bakıyordu.

Donup kalmıştım tek kelime edemeden babama döndüm,

“Neredeyiz?”

Şaşkın bakışlar içerisindeki babam,

“İstanbul’dayız?”

Gözlerim yaşarmaya başlamıştı, ellerimi saçımın üstüne koyup yere baktım,

“Neden evde kalmadık baba?”

“Deli midir nedir ya!”

Telaşla başımı babama doğru döndürdüğümde karşımda bambaşka bir adam gördüm. Deminden beri onunla mı konuşuyordum ben? Özür dileyerek karşı yola geçtim ve ilerideki bir oyuncakçının önünde duran Maske’yi gördüm.

İşte başlıyoruz, acaba şuan neyin peşindeyiz?

Yanına yaklaştığımda bana cebimi işaret etti, şaşkınca elimi cebime soktuğumda elime bir kart geldi.

“Ne zaman sahte kimlik çıkarttın?”

Şaşkınca Maske’ye baktım, yüzüme sessiz ve ifadesizce bakıyordu.

“Jim… İsmimin kısaltması.”

Hafifçe gülerek kimliği cebime attım ve konuşmaya devam ettim,

“Orijinalden pek de uzaklaşmamışız.”

Maskenin yok olması ile ben de oyuncakçıya girdim, neden burada olduğumu anlamam gerekiyordu. Maske, o benimle pek konuşmuyor.

Çocukluğumda bir araba yolculuğunda onunla tanışmıştım, o yaşamıyor. Burada olduğunu bile söyleyemem. Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum fakat ölmüş birinin ruhu olduğuna inanıyorum. Bu zamana kadar beni her zaman bir amaç uğruna kullandı. Tüm bunların bir nedeni olması gerekiyor. Bir arayış içinde olduğundan eminim. Çocukken arkadaş gibiydik fakat artık onun bu dünya ile arasındaki bir bağım. İnancımı her kaybedişimde bana daha da şefkatli davranıyor bir anda geçmişin içinde buluyorum kendimi, onun arkadaşı olduğuma inanmamı yeniden sağlıyor. Çoğu zaman sesli bile konuşmuyorum, beynimin her yerinde. Bazen düşüncelerimi, hislerimi, davranışlarımı değiştiriyor. Bazen sadece bedenimin içindeki bir seyirci gibi kalıyorum.

Başımı çocukların gürültülerine doğru çevirdiğimde süper kahraman posterlerini gördüm, çoğu çocuk orada toplanmış ve yeni gelen oyuncaklara bakıyordu. Yavaş adımlarla oraya doğru ilerlerken Maske’nin istediği şeyi anladığımı düşündüm, gizlilik.

“Maskeye ihtiyacım var değil mi…”

 Tüm o süper kahramanları gördüğümde yüzüme bir tebessüm inmişti, kendimi kahraman gibi hissediyordum, gizemli ve güçlü.

Başımı çevirip çıkışa doğru ilerlerken tabancaların olduğu bölüm gözüme takıldı, oyuncak kutusunda kar maskeli adam ve polisler vardı. Uzunca bir süre oraya baktıktan sonra derin bir nefes ile dışarı çıktım.

Kafam fazlasıyla dağınıktı, kalabileceğim bir yer bulmak zorundayım fakat çok merkezde olmamalı üstelik elimde sürekli para olmayacağı için kirası da az olmalı. Aklımdaki ev tek odalı bir şeydi.

 Saatlerce ev aradım fakat günün sonuna geldiğimde ellerim boştu, hiç kimse bana ev vermek istemedi. Bazıları öğrenci olduğumu düşünüp güvenmedi bazıları ise iyi telaffuz edemediğim Türkçemi bahane etti.

En son ev sahibi ile sinirle kavga ederken yaşlı bir adamın bağırma sesini duyup başımı o yöne çevirdim.

Yere düşmüş ve kendini kaldıramıyor gibi gözüküyordu çevreden yardım istiyordu fakat ona yaklaşanlara da bağırıyordu, bu biraz anlamsız geldiğinde yeniden ev sahibine döndüm,

“Çok uzun süre kalmayacağım sadece idarelikten kalacak yere ihtiyacım var!”

“İstemiyorum ulan zorla mı? Git kendine otel bul!”

Sinirle dişlerimi sıktığımda yaşlı adamın sesi daha da yükselmişti, öfke ile yerdeki adama baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Bu beni şaşırtmıştı. Ev sahibi ile olan tartışmamı yarıda kesip yaşlı adamın yanına gittim ve belinden tutarak onu yerden kaldırdım.

Minnettarını gülümseyerek art arda bitmeyen teşekkürleri ile sunuyordu, ona dur işareti yapıp şaşkınlık içinde gülümsedim.

“Sen de kaldırmasan kimse kaldırmayacaktı oğlum.”

Kaşlarımı kaldırıp başımı evet şeklinde salladım, iyi miydi o?

“Görüyorsun çok yaşlıyım, eve de tek gidemem. Sen beni evime bırak.”

Kolumdaki saate baktığımda havanın yakında kararacağını fark ettim, kaybedecek zamanım yoktu aksi takdirde bu gece de dışarıda kalmak zorunda kalacaktım. Fakat yaşlı adamın o bakışları, hayır demek gibi bir seçeneğim yok gibi gözüküyordu.

Evine doğru yürürken bir anda durup markete gitmesi gerektiğinden bahsetti,

“Çok fazla zamanım yok, kendime kalacak bir yer bulmalıyım.”

Tek elini düşünür gibi çenesine koyup heyecan ile konuşmaya başladı,

“Şöyle yapalım, sen benim market paramı öde ben de seni birkaç günlüğüne evimde misafir edeyim.”

Bunu dediğinde sırıtmaya başladım, yaşlı bir bunağın market alışverişi en fazla ne olabilir ki? Peynir gazete belki de şu meşhur Türk lokumları. Bu işin benim için kârlı geçeceğini düşünüyordum ta ki markete girdiğimizde çıldıran bunağı görene kadar.

Kendisi bir alışveriş arabası alması yetmiyor gibi bir tanesini de benim elime tutuşturuyordu. Gördüğü her şeyi hunharca arabalara attığında kaçacak yer arıyordum. Gazete bölümüne girdiğinde ben de arabayı bırakıp çıkışa doğru döndüm fakat o sıra her yayından bir tane alıp arabaya attığında şaşkınca adama döndüm. Bana gülümseyerek baktı ve işaret parmağını bana doğru gösterdi,

“Herkes farklı yazar, tek taraflı bakarsan olayı asla anlamış olmazsın. Önemli olan herkesin fikrini almaktır.”

Uzunca adama baktım, kafadan eksik olduğunu düşünmeme rağmen zekice bir düşünceye sahipti.

Evine doğru yürürken, en fazla yüz lira tutacağını zannettiğim masrafı bin beş yüz liraya mal olma durumunu düşünüyordum. Bu para ile iyi bir otelde kalabilirdim.

Bunak yürümeyi bıraktığında ona doğru döndüm, elinde sadece bir poşet vardı diğer bütün yükler bendeydi. Bir de onun elindekini taşımak istemiyordum artık sabrım taşmak üzereydi.

“İşte geldik.”

Baktığı yöne doğru baktığımda iki katlı lüks bir bina duruyordu, şaşkınca adama döndüm.

“Burada mı yaşıyorsun?”

“Evet, hadi gel içeri girelim oğlum.”

Delirdiğini düşünmeye başlamıştım, önden onun gitmesine izin verdim. Kapıyı çaldığında açan kişi ile onu yalnız bırakacaktım bu sayede bunak elimden de kurtulmuş olacaktı. Elimdeki poşetleri yere bırakıp sabırla kapıya doğru gidişini izledim.

 

Yorumlar

Site Tanıtım Videosu

Nepenthe

Nepenthe

Maske